Beyaz Ayakkabılar 2
Sonrasında o herkesin güldüğü demlerde kollarının altında beliren bir çift el tutmuş kaldırmıştı. Beklemediği bu durum adeta gözlerini açmıştı. Artık tekrar bulunduğu ortama dönmüştü.
Bu fen bilimleri öğretmeni Ali’ydi. Evvela kenara çekti. Tozlanan hatta yer yer çamur olan üzerini temizlemesine yardımcı oldu…
Sonra bir soru sordu…
Öğretmen Ali’nin de, öğrenci Melek’inde hayatında yer edecek bir soru mevzuların kapısını çalan bir soru…
- Kızım yolun karşısında gördüm seni. Düşmeyebilirdin, neden bir adımını ters attın?
Evvela söylemek istemedi Melek. Geçiştirmeye çalıştı. ”Ayağım dolandı” dedi. Fakat hiç söz söylemeden bakan Ali öğretmenin gözlerinden ikna olmadığını, gerçek cevabı beklediğini okuyabiliyordu…
Bir müddet sessizliğin ardından halen kuru olan bez ayakkabılarına baktı. O kadar uzunca bakmıştı ki, sorusunun cevabını halen alamamış olmasına şaşırmıştı adeta. Bir manada roller değişmişti. Melek hal dili ile anlatmaya çalışıyor, Ali öğretmen anlamaya çalışıyor fakat bir türlü idrak edemiyordu.
- Kızım ne oldu anlatsana!
- Öğretmenim bunlar ıslanmasın diye (ayakkabılarını göstererek) suya basmamaya çalıştım sonrada düştüm…
Sonra bir soru daha sordu Ali öğretmen. Melek için hayal kırıklığına komşu bir soruydu. O kadar taaccüb etti ki, bir an Ali öğretmeni gözünde fazla büyüttüğünü düşündü.
- Neden kış günü bu bez ayakkabıları giydin kızım?
- …
- …
- …
Söz sırası kendisinde olan Melek, Mevlana’nın mesnevisi ile yarışacak bir suskunlukla cevap verdi…
Sonra birkaç sıradan kelime
- Ben… Gideyim öğretmenim
Ayağa kalktı ve evine doğru yürüdü…
Ali öğretmen ise kendisini gören herkese bir mum misali tutuşturduğu yaşama sevincini oturduğu bank üzerinde bırakarak uzunca bir süre öylece kalakaldı. Derslerine girdiği, en önde oturan, hep gözünün önünde olan öğrencisinden zorlu bir ders almıştı. Sonrasında sınav olmuş ve adeta çakılmıştı. Benzer hisleri üniversite de zorlanarak geçtiği Anatomi dersi çıkışlarında yaşadığını anımsadı.
Oturduğu yerden doğruldu. Arabasına gitmesi gerekirken ters istikamete yürüdüğü epey sonradan fark etti. Geri döndü, halen yol kenarlarında vakit geçiren öğrencilerinin “iyi günler” sözlerini zoraki tebessümlerle adeta geçiştirdi. Arabasına bindi. Daha bu sabah okula gelirken eşi ile yaptığı ayakkabı tartışması aklına geldi.
Eşinin sitemkâr bir şekilde “hanımlara çok ayakkabı alırlar diye söz söyleyenler bizim ayakkabılığa bir baksa keşke”…
Birbirinden farklı marka ve kalite de 12 çift ayakkabı içerisinden birini güçlükle seçmeye çalışırdı her sabah…
Hemen gözünün önündeki öğrencisi ise ne durumdaydı…
Canı çok sıkıldı. Kendisini uzun zaman sonra vicdanen rahatsız hissetmişti.
Eve girdiğinde ayakkabılığın başında epeyce zaman geçirdi. Gerçekten rakam aynıydı. Bir şeyler yapacağını kendisi de biliyordu. Fakat nasıl ve nereden başlamalıydı neden bu kadar geç kalmıştı. Her ne olursa olsun çok hızlı davranmalıydı. Bir gün dahi çok önemliydi. Evvela bir dizi telefon görüşmesi sonucu bu yaş grubunun ayakkabı numarasını tahmini olarak öğrendi. Sonra eşi ile birlikte giderek farklı dönemlerde giyilebilecek dört çift ayakkabı aldılar. Ayakkabıları hediye paketi haline getirdiler.
Şimdi sıra en hassas kısma gelmişti. Bu ayakkabıları verme bölümü nasıl olacaktı. Kendisi vermek istemiyordu. Öğrencisine geç kalmış bir iyilik yapmaya çalışırken bir pot daha kırmamalıydı. Bir başka öğretmen arkadaşı ile durumu istişare etti. Mevzuyu öğrenen arkadaşı masrafı bölüşmek isteyince bir de bu durum için tatlı bir atışmaya girdiler. Ahmet öğretmene de bir başka ihtiyaç sahibi öğrenciyi bulma ve onun ihtiyacını giderme ödevinde karar kılıp planlarını yapmaya koyuldular.
Ertesi gün Ahmet öğretmen elinde kitapları ve birkaç kutu ile sınıfına girdi. Önce öğrencileri ile muhabbet etti. Sonrasında Melek’in durumunu ölçme adına bir şeyler anlattı. Bir soru bulmalıydı. Cevabını sadece Melek’in bileceği bir soru…
Bir ders boyunca bu durumu yokladı. Fakat arzu ettiği ortam bir türlü gerçekleşmedi. İkinci derse giren Ahmet öğretmen artık gerilmeye başlamıştı. Sorulara birçok öğrenci parmak kaldırıyordu. Mevzunun ise anlaşılmaması gerekiyordu.
Nihayet dersi bitmiş ve okul bahçesinde Ali öğretmen ile denk geldiklerinde yüz hatlarından durumun olumsuz neticelendiği belli olmuştu. Yanlarına gelen bir başka öğretmen arkadaşları sosyal bilgiler öğretmeni Ayşe Hanımın da sorusu üzerine durumu izah ettiler. Ayşe Hanım evvela uzunca bir sessizliğin ardından “daha beş dersimiz var, buluruz bir çözüm” dedi. Birlikte derslerine geçtiler. Ayşe Hanımın da son dersi Melek’in olduğu sınıfta olacaktı.
İstenmediğinde hızlıca akan zaman yine çabucak geçti gitti. Son teneffüse çıkıldığında artık kutular Ayşe Hanımın ellerindeydi. Sınıfa girdi. Öğrencileri süzdü. Melek’in bez ayakkabılarına baktı. Sonra kitabı açtırıp okutmaya başladı.
Bir ara sosyal davranışlar, uymamız gereken kurallar ve kanunlar konuşuluyordu ki aklında adeta bir lamba yandı. “Çocuklar” dedi. “ Şimdi sizlere daha evvel üzerinde çok konuşmadığımız, ama televizyonlardan duyma ihtimaliniz olan bir soru soracağım. Bakalım güncel mevzulara kulak kabartıyor musunuz?
Sus pus olmuş bir sınıf vardı. Küçücük çocuklar, bilgi yüklemeleri yapılan dersliklerinde adeta zihnen de büyüyorlardı.
Şimdi hiçbir öğrenci parmak kaldırmayacak Ayşe öğretmen Melek’i seçecek ve ödülü verecekti…
Soru gelmişti…
- İnsanlar kanunlara aykırı davrandıkları durumlarda polis tarafından gözaltına alınır. Mahkemelerde yargılanır ve duruma göre cezalandırılabilirler. Burada ki işlemleri yapan, kişileri ve görevlerini sayabilecek olan var mıdır?
Bu şekilde süreklilik olmuyor sanki