Vakıa Suresi Arapça ve Türkçe Oku - Vakıa Suresi Oku
Vakıa suresi zenginlik için nasıl okunur? Vakıa suresi ne için okunur? 41 Vakıa suresi nasıl okunur? Maddi sıkıntı yaşamamak için Vakıa suresi oku!
Vakıa suresinin fazileti
Vakıa Suresi Mekke'de nazil olmuştur. 96 ayeti ihtiva etmektedir. İlk ayetinde büyük hadise; yani kıyamet manasına gelen "vakıa" tabiri bulunduğu için kendisine "Vakıa Suresi" ünvanı verilmiştir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem:
"Vakıa Suresi zenginlik suresidir, onu okuyunuz, çocuklarınıza öğretiniz." buyurmuştur.
Vakıa suresinin zenginlik suresi olduğunu belirten Hazreti Peygamber (sav), bu sureyi her gece okuyanın asla fakirlik yüzü görmeyeceğini söyleyerek kadınlara da öğretilmesine emretmiştir.
Abdullah bin Mesud'u ölüm hastalığında ziyaret eden Hz Osman (ra),
"Sana bir bağışta bulunulmasını emredeyim mi?" dedi.
Abdullah bin Mesud, buna ihtiyacı olmadığını söyledi.
Hz Osman, "Senden sonra kızlarına kalır." dedi.
O zaman Abdullah Bin Mesud ona şu cevabı verdi:
"Sen kızlarımdan yana korkma. Ben onlara Vakıa Suresini okumalarını emrettim. Ben Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'den şöyle işitmiştim: 'Her kim her gece Vakıa Suresini okursa ona fakirlik dokunmaz.'"
Hud Suresi gibi Vakıa Suresi de Hz Peygamber'i ihtiyarlatacak ölçüde düşünce ve tefekküre zorlayan ibret dolu bir suredir.
Vakıa Suresi Arapça Okunuşu
Vakıa Suresi Oku Türkçe
Bismillahirrahmanirrahim
- İzâ vekâ’âtilvâkiâ.
- Leyse livâkâtihâ kâzibeh.
- Hâfidatun rafiâ.
- İzâ ruccetilardu racce.
- Ve bussetilcibâlu besse.
- Fekânet hebâen munbesse.
- Ve kuntum ezvâcen selâse.
- Feâshâbulmeymeneti mâ âshâbulmeymene.
- Ve âshâbulmeş’emeti mâ âshâbulmeş’eme.
- Vessâbikunessâbikun.
- Ulâikelmukarrabun.
- Fi cennâtin nâim.
- Sulletun minelevvelin.
- Ve kâlilum minelâhirin.
- Âlâ sururim me’dune.
- Muttekine ’âleyhâ mutekabilin.
- Yetufu aleyhim veldânun muhalledun.
- Biekvâbin ve ebârikâ ve ke’sim min mâ’in.
- Lâ yusaddâ’une ânhâ ve lâ yunzifun.
- Ve fâkihetim mimmâ yetehayyerun.
- Ve lâhmi tâyrim mimmâ yeştehun.
- Ve hurun’in.
- Keemsâlillu’luilmeknun.
- Cezâen bimâ kânu yâ’melun.
- Lâ yesme’une fihâ lâğven ve lâ te’sime.
- İllâ kîylen selâmen selâme.
- Ve âshâbulyemini mâ âshâbulyemin.
- Fi sidrim mahdud.
- Ve tâlhîm mendud.
- Ve zîllim memdud.
- Ve mâin meskub.
- Ve fâkihetin kesira.
- Lâ mâktu’âtin ve lâ memnu’â.
- Ve furuşin merfu’â.
- İnnâ enşe’nâhunne inşae.
- Fece’âlnâhunne ebkârâ.
- Uruben etrabe.
- Liâshâbilyemin.
- Sulletum minel’evvelin.
- Ve sulletum minelâhirin.
- Ve âshâbuşşimâli mâ âshâbuşşimâl.
- Fi semumin ve hamim.
- Ve zîllim min yâhmum.
- Lâ bâridin ve lâ kerim.
- İnnehum kânu kâble zâlike mutrafin.
- Ve kânu yusîrrune alelhînsil azim.
- Ve kânu yekulune eizâ mitnâ ve kunnâ turaben ve izâmen einne lemeb’usun.
- Eve âbâunelevvelun.
- Kul innelevveline vel âhîrin.
- Lemecmu’une ilâ miykâti yevmim mâ’lum.
- Summe innekum eyyuheddallunelmukezzibun.
- Leâkilune min şecerim min zakkum.
- Femâliune minhelbutun.
- Feşâribune âleyhi minelhâmim.
- Feşâribune şurbelhim.
- Hâzâ nuzuluhum yevmeddin.
- Nâhnu hâlâknâkum felevlâ tusaddikun.
- Efereeytum mâ tumnun.
- Eentum tahlukunehu em nâhnulhâlikun.
- Nâhnu kaddernâ beynekumulmevte ve mâ nâhnu bimesbukîn.
- Âlâ en nubeddile emsâlekum ve nunşiekum fi mâ lâ ta’lemun.
- Ve lekad âlimtumunneş etel ulâ felevlâ tezekkerun.
- Efereeytum mâ tahrusun.
- Eeentum tezre’unehu em nâhnuzzâriun.
- Lev neşâu lece’âlnâhu hutamen fezaltum tefekkehun.
- İnnâ lemuğramun.
- Bel nâhnu mâhrumun.
- Efereeytumulmâellezi teşrabun.
- Eentum enzeltumuhu minelmuzni em nâhnulmunzilun.
- Lev neşâ’u ceâlnâhu ucacen felevlâ teşkurun.
- Efereeytumunnârelleti turun.
- Eentum enşe’tum şeceretehâ em nâhnul munşiun.
- Nâhnu ce’âlnâhâ tezkireten ve metâ’ân lilmukvin.
- Fesebbih bismi rabbikel’azim.
- Felâ uksimu bimevâkî’innucum.
- Ve innehu lekasemun lev ta’lemune azim.
- İnnehu le kur’ânun kerim.
- Fi kitabim meknun.
- Lâ yemessuhu illelmutahherun.
- Tenzilun min rabbil âlemin.
- Efebihâzelhâdisi entum mudhinun.
- Ve tec’âlune rizkakum ennekum tukezzibun.
- Felevlâ izâ beleğâtilhulkum.
- Ve entum hîneizin tenzurun.
- Ve nâhnu akrabu ileyhi minkum ve lâkin lâ tubsîrun.
- Felevlâ in kuntum ğâyre medinin.
- Terci’uneha in kuntum sadikîn.
- Feemmâ in kâne minelmukarrabin.
- Feravhun ve reyhânun ve cennetu nâ’im.
- Ve emmâ in kâne min âshâbilyemin.
- Feselâmun leke min âshâbilyemin.
- Ve emmâ in kâne minelmukezzibineddallin.
- Fenuzulum min hamim.
- Ve tasliyetu cahîm.
- İnne hâzâ lehuve hâkkulyâkîn.
- Fesebbih bismi rabbikel azîm.
Vakıa Suresi meali - anlamı
1. O kaçınılmaz ve önlenemez kıyâmet koptuğu zaman;
2. Artık onun kopmasını yalanlayabilecek hiçbir kimse kalmayacaktır.
3. O, kimini alçaltır, kimini yüceltir.
4. Yer şiddetli bir sarsılışla sarsıldığı,
5. Dağlar parçalanıp darmadağın edildiği,
6. Uçuşan toz zerreleri hâline geldiği zaman…
7. Sizler de üç zümreye ayrılırsınız:
8. O “ashâb-ı meymene” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “ashâb-ı meymene!”
9. O “ashâb-ı meş’eme” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “ashâb-ı meş’eme!”
10. Üçüncü zümre “sâbikûn”; dünyada hayırlı işlerde öne geçenlerdir ki, onlar âhirette mükâfatda da öne geçeceklerdir.
11. İşte bunlar “mukarrabûn”; Allah’a en yakın kullardır.
12. Nimetlerle dopdolu cennetlerde olacaklardır.
13. Onların çoğu öncekilerden,
14. Birazı da sonrakilerden!
15. Mücevherlerle işlenip süslenmiş ve yan yana dizilmiş tahtlar üzerine kurulurlar.
16. Orada birbirlerine muhabbetle bakarak karşılıklı otururlar.
17. Etraflarında hiç yaşlanmayan gençler hizmet için âdeta pervâne olur;
18. Durmadan çağıldayan pınarlardan doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle…
19. Bu şaraptan ötürü ne başları ağrır, ne de sarhoş olurlar.
20. Beğendikleri türlü türlü meyvelerle…
21. Canlarının çektiği kuş etleriyle…
22. Bir de iri gözlü güzel yüzlü hûriler;
23. Sedeflerinde saklı inciler gibi!
24. Dünyada yaptıkları güzel amellere bir mükâfat olarak.
25. Orada ne bir boş, mânasız laf işitirler, ne de günaha sokacak bir söz.
26. Sadece, “Selâm size ey cennetlikler, selâm!” sözünü duyarlar.
27. O “ashâb-ı yemîn” ki, ne uğurlu ne mutlu insanlardır o “ashâb-ı yemin!”
28. Onlar dikensiz, dalbastı kirazlar,
29. Dolgun salkımlı muzlar,
30. Uzayıp yayılmış gölgeler,
31. Çağlayarak akan sular,
32. Bol bol meyveler arasında yaşarlar.
33. Ki o nimetler ne eksilip tükenir, ne de onlardan esirgenir.
34. Kabartılmış yüksek döşekler üzerine eşleriyle birlikte yaslanırlar.
35. Şüphesiz biz cennet kadınlarını yepyeni bir yaratılışla yarattık.
36. Onları dâimî bâkireler kıldık.
37. Eşlerine karşı sevgi dolu, âşık ve hep aynı yaşta.
38. Bütün bunlar, “ashâb-ı yemîn” içindir.
39. Onların birçoğu öncekilerdendir;
40. Birçoğu da sonrakilerden!
41. O “ashâb-ı şimal” ki, ne uğursuz ne bedbaht kimselerdir o “ashâb-ı şimâl!”
42. Onlar, iliklere işleyen zehirli, kavurucu bir ateş ve son derece kaynar sular içindedirler.
43. Kapkara bir dumanın gölgesindedirler.
44. Bir gölge ki, ne serinlik verir, ne bir hayrı dokunur.
45. Çünkü onlar, dünyadayken hiçbir ahlâkî kaygı taşımadan nimet ve sefahat içinde şımarıyorlardı.
46. En büyük günahı işlemekte ısrar edip duruyorlardı.
47. Ve şöyle diyorlardı: “Sahi biz, ölüp de toprak olduktan ve kemik yığınına dönüştükten sonra mı, yani biz o halde iken mi yeni bir yaratılışla tekrar diriltileceğiz? Bu, olacak şey değil!”
48. “Gelip geçmiş atalarımız da mı?”
49. De ki: “Hem şu ana kadar yaşayıp gitmiş olanlar, hem de siz ve sizden sonra gelecekler;”
50. “Hepiniz bilinen bir günün buluşma vaktinde mutlaka bir araya toplanacaksınız!”
51. Sonra siz ey doğru yoldan sapanlar ve gerçeği yalanlayanlar!
52. O zakkûm ağacının meyvesinden mutlaka yiyeceksiniz.
53. Yiyecek ve karınlarınızı onunla tıka basa dolduracaksınız.
54. Üzerine de o kaynar sudan içeceksiniz.
55. Hem de susuzluk hastalığına yakalanmış develerin suya saldırışı gibi saldırarak içeceksiniz.
56. Onlara hesap gününde verilecek ziyâfet işte budur!
57. Sizi yoktan yaratan biziz. Böyle iken, hâlâ yeniden diriliş gerçeğini tasdik etmeyecek misiniz?
58. Rahimlere akıttığınız meniyi hiç düşünmez misiniz?
59. Onu mükemmel bir insan olarak siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?
60. Aranızda ölümü şaşmaz bir plan çerçevesinde takdir eden biziz. Engel olabilecek hiçbir güç yoktur sizi öldürmemize.
61. Öldürüp de, yerinize benzeriniz başka nesiller getirmemize ve bilmediğiniz bir âlemde ve şekilde sizi yeni bir yaratılışla ortaya çıkarmamıza.
62. Aslında siz ilk yaratılışın Allah’ın kudretiyle gerçekleştiğini pekâla biliyorsunuz. O halde bunun üzerinde düşünüp ikinci yaratalışın da mümkün ve kaçınılmaz olduğunu kabullenmeniz gerekmez mi?
63. Toprağa ektiğiniz tohumu hiç düşünmez misiniz?
64. Acaba o ekinleri yeşertip büyüten siz misiniz; yoksa onu yetiştiren biz miyiz?
65. Dileseydik hepsini daha olgunlaşmadan kurumuş çerçöp hâline getirirdik de şaşırıp kalırdınız:
66. “Eyvâh, emeklerimiz boşa gitti, çok zarara uğradık.”
67. “Bundan da öte, biz her türlü rızıktan büsbütün mahrum kaldık!” diye feryat ederdiniz.
68. İçtiğiniz suyu hiç düşünmez misiniz?
69. Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz; yoksa onu indiren biz miyiz?
70. Dileseydik onu içilmesi mümkün olmayan tuzlu, acı bir su yapardık. Öyleyse şükretmeniz gerekmez mi?
71. Yakmakta olduğunuz ateşi hiç düşünmez misiniz?
72. Onun ağacını siz mi yaratıp yetiştiriyorsunuz; yoksa onu yaratan biz miyiz?
73. Biz onu hem cehennem ateşi için bir hatırlatma hem de çölde yaşayanlar, yolda bulunanlar, ayrıca ona ihtiyacı olanlar için vazgeçilmez bir nimet kıldık.
74. Öyleyse Yüce Rabbinin ismini tesbih et; O’nun her türlü kusurdan ve ortakları olmaktan çok yüce ve uzak olduğunu söyle!
75. Yıldızların düştüğü yerlere ve peyderpey inen Kur’an’ın her bir bölümüne yemin ederim.
76. Eğer bilirseniz bu gerçekten pek büyük bir yemindir,
77. Şüphesiz o, çok değerli, pek şerefli bir Kur’an’dır.
78. Onun aslı çok iyi korunmuş bir kitaptadır.
79. Tertemiz olanlardan başkası ona dokunamaz.
80. O, Âlemlerin Rabbi tarafından parça parça indirilmektedir.
81. Şimdi siz bu ilâhî kelâmı mı küçümsüyorsunuz?
82. Allah’ın size verdiği bu büyük nimete teşekkür edecek yerde onu yalanlıyorsunuz.
83. Hele can boğaza gelip dayandığında,
84. O vakit can çekişenin yanında bulunan sizler, elinizden bir şey gelmez, sadece çâresizlik içinde seyredersiniz.
85. Biz ona sizden daha yakınızdır, fakat siz göremezsiniz.
86. Eğer siz yeniden diriltilip hesâba çekilmeyecek, ceza görmeyecekseniz;
87. Lutfen çıkmakta olan o canı geri çevirin; eğer iddianızda tutarlı ve doğru iseniz!
88. Eğer ölen kişi “mukarrebûn”dan; Allah’a yaklaştırılmış has kullardan ise,
89. Onu bekleyen sonsuz bir rahatlık ve mutluluk, güzel ve hoş kokulu rızıklar ve nimetlerle dolu cennetlerdir.
90. Eğer o, “ashâb-ı yemin”den; uğurlu ve mutlu kimselerden ise,
91. Melekler ona: “Selâm sana, ey ashâb-ı yeminden olan kişi!” derler.
92. Eğer o, Kur’an’ı ve Peygamber’i yalanlayanlardan, doğru yoldan kaymış sapıklardan ise,
93. Onu da bekleyen kaynar sudan bir ziyâfettir.
94. Peşinden de kızgın alevli cehenneme atılacaktır.
95. İşte bu, hakkında en küçük şüphe bulunmayan en kesin gerçeğin tâ kendisidir.
96. Öyleyse, Yüce Rabbinin ismini tesbih et; O’nun her türlü kusurdan ve ortakları olmaktan çok yüce ve uzak olduğunu söyle!
Messi mi Ronaldo mu? Efsanelerin Karşılaştırması
İmsak | 06:32 | ||
Güneş | 08:02 | ||
Öğle | 12:55 | ||
İkindi | 15:16 | ||
Akşam | 17:37 | ||
Yatsı | 19:02 |