08.09.2022, 12:05

Hülyalarımıza Doğru

Bir şeyler ters gitmeye başladı mı mola vermek nedir bilmezler. Bu duruma birileri murphy kanunu der, birileri imtihan, kimisi ise söz söyleyecek cesareti, takati ve de tecrübesi olmadığından suskunluğunda zamanın ilerlemesini bekler. “Zaman her şeyin ilacıdır” der. Tüm ilaçların fazlasının intihar olduğunu düşünemeden…

Nefes alıp vermek, kalbimizin damarlarımıza kan pompalaması düşündüğümüz manada yaşama belirtisi değildir elbette… Okuduğumuz satırlar tıp fakültesinde öğrencilere ders notu olarak okutulacak bir makale olmadığına göre, vücut fizyolojisi şimdilik alanımız değil. Bildiğimiz ama ispat edemeyeceğimiz o ki diyar diyar gezen nice ölülerin olduğu…

Soluğumuzu normalin dışında sunduğumuz her bir an, çok konuşmak isterken dilimizin çeviremediği her bir kelime, hayallerimize “hayal işte” diyeceğimiz mesafedeki her bir zaman akımı, derin bakışmalarımıza eşlik eden, yutkunmaya cesaret edemediğimiz her an ve dahası yaşarken aslında yaşamadığımızın belirtilerinden…

Kuranı kerim de iki farklı ayette ölümsüzlerden, öldüğü halde ölmeyenlerden, ölü denilmemesi gereken şehitlerden bahsedilir. Nasıl ki bedeni organları ve benliği, özü olan toprak ile bütünleştiği halde ölmeyenler var. Aynı şekilde her bir uzvu çalıştığı, biyoloji derslerinde verilen canlı olma tanımına uyduğu halde aslında yaşamayan hatta ve hatta hiç var olmamış nice kimseler var…

Orası, o diyar hiç var olmayanların şehri…

Bazen misafir ederler bizi… Yanlış bir hülyanın şehrinde değersiz, kimsesiz, anlamsız ve de nefessiz kalırız… İnsanlarla dolu yalnızlığın boğuculuğunda, yaşıyor olmanın bir durak ilerisinde…

Kağıt yaptığımız gönlümüzün mürekkebi gözyaşlarımız olur… İster hüzün ile ister şükür ile yaz deriz…

Zira kalp ne denli şiddetli kırılırsa akıl o nispette çalışmaya başlar…

Sonra bir başka hediye çıkar yolumuza… İnsanoğluna verilmiş en değerli armağan belki de; Unutmak…

Sonrasında yeni bir “ba’sü badel mevt” ile hayatımıza devam etmeye niyet ederiz…

Vardır elbette hayal fezamızın yön bulduran gizli, gizemli ve parlak yıldızları…

Bir ömrü O’na yaklaşma yolunda değerli kılacağımız adımlar…

Çoğu kez O’na çok benzeyen birini buluruz. Bu ise zafere en çok benzeyen yenilgidir…

Tüm duygusal zamanlarda anımsar, özlem duyar, acaba denizine bir umut gemisi daha çıkarırız…

Bazen uzunca susarız… Sonra bir lamba yanar zihnimizde, aydınlanması kalbimizde bir ağrı ile son bulur. Farkına varırız ki konuşabilmek için birkaç yıl gerekirken, sessiz kalabilmeyi öğrenmek için yarım asır gerekirmiş…

Düştüğün yerden kendini kaldırmak yine senin görevindir. Teselli edersin bendeni…

“Belki de bu sessizliğin sebebi saygım hiç bozulmasın diyedir” dersin.

Etrafına ışık sunmaya çalışan bir alev taneciği kadar zayıf görünürsün. Sönmen için üflerler, sen ise alev alır çok daha büyürsün…

Karşılığını hiç bilemediğin, sinelerin ömrü boyunca adını bile koyamadığı bir şeyin özlemini çeker durursun… Herkesin bayram ettiği günlerde dahi bayram o’dur der beklersin…

Zira kalp bu, sahip olduğundan vazgeçebilir, vazgeçemediği ise ait olduğudur…

Yaşıyorsan yorulduğun yokuşlardan ibarettir gönlün…

Bazen sert bir duruş, bazen soğuk bir rüzgar…

Peki, yaşıyor olmanın belirtisi nedir…

Nesimi’ye “Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazan” sözlerini söyleten nedir?

Bir adım daha ötesi Namık Kemal’e

“Felek her türlü esbabı cefasın toplasın gelsin

Dönersem kahbeyim millet yolunda millet yolunda bir azimettenkelimeleri ile kıyam ettiren nedir?

Düşmek, fikirlerinden ötürü taşlanmak, yolundan dolayı çarmıha gerilmek, emanet olan canın ile sınanmak, “uğruna her şey” dediğin ile imtihan olmak, seni darmadağın eden fırtınalar ile defalarca düşmek.

Yerinden yurdundan olmak, bir kapının sana geç açılmasının hayalini dahi özlemek, bir kabrin başında bir daha gözyaşı dökebilir miyim umudunu soldurmadan, göstermek istemediğin gözyaşlarını rüzgarlı zamanları bahane ederek akıtmak…

Issız günlerde karanlık gecelerde ayaklarını sürüyerek yürümek yürümek…

Bir gün imkan olursa O’nun(sav) Mekke Fethi’nden bir gece evvel yaptığı gibi “Hatice(ra) annemizin kabri başında otağını kurduğu” örneği zihnimize kazıyarak vuslata selam sunmak…

Rehber olarak gönderilen hemen bütün peygamberlerin yaşadığı bu çizgi zannım o ki yaşıyor olmanın belirtisi…

Son nefesimizi yaşarken, yaşanmış bir ömrü ardımızda bırakarak vermek dualarıyla…

Yorumlar (8)
Sabire Kabaca 2 yıl önce
Amin
Ayşe 2 yıl önce
“.. acaba denize bir umut gemisi daha çıkarmak… “
Kim bilir kaç gemimiz oldu denizlerde
Kadir 2 yıl önce
İnş Hocam, amin. Elinize sağlık.
Adem KÖSE 2 yıl önce
Kalemine kuvvet hocam.
Murat 2 yıl önce
Sayın hocam, bu yazınızla yine bizi farklı hülyalara daldırdınız.
Gökhan Nebil 2 yıl önce
Adaletin ve insani değerlerin önceliğimiz olduğunu benimseyen bir toplumda huzur içinde yaşamak dileklerimle,yeni yazılarınızı bekliyoruz.
Belkis 2 yıl önce
Her birini merakla bekleyip okuyordum ama bu yazınizı ayrı bir yere koyacağım emeğinize saglik
Seyhan 2 yıl önce
Amin hocam, gönlünüze sağlık
Günün Anketi Tümü
Messi mi Ronaldo mu? Efsanelerin Karşılaştırması
Messi mi Ronaldo mu? Efsanelerin Karşılaştırması
Namaz Vakti 21 Kasım 2024
İmsak 06:06
Güneş 07:33
Öğle 12:39
İkindi 15:13
Akşam 17:35
Yatsı 18:58