Mutluluk
Birbirinden farklı olan tüm yolların kesiştiği, ötesinde menzil olarak bildiği son durak. Futbol için meşin yuvarlağın çizgiyi geçmesi, basketbolda çemberi aşmak bir başka spor dalında sayı kazanmak.
Yunan tarihi adına düşünmek, felsefe de buluşmak, Sezar için biraz sonra birbirini öldürecek olan gladyatörlerin önünde halkı tarafından alkışlanmak.
Firavuna göre iktidarı elde tutmak, Nemrud için tanrı bilinmek, Karun için bir heybe dolusu altın daha…
Sayılanların her biri isimlerini değiştirerek asırları aşmış ebediyen var olacakları heva ve hevesi ile biriktirmeye, güç elde etmeye, gücü elde tutmaya niyetlenmiş, gayret etmiş ve bu uğurda emanet ömürlerini vakfetmişlerdir…
Adları birkaçı ile resim edilen bu şahıslardan mutluğu bulan heyhat ki olmamıştır. Hz Musa ardında ibretlik olan Firavundan, Hz İbrahim sonrasında acınası halde yokluğa düşen Nemrud’a mutluluğu kendi kriterlerinde arayan hemen çoğusu ibretlik olmuş, toprağın bağrında başka bitkilere hayat sunma adına azot döngüsüne katılmışlardır.
O halde mutlu olmak nedir?
Nasıldır?
Her istenilene ulaşma gayreti mi?
Sevilmek mi?
Anlaşılmak mı?
Hayatını bir yaratıcı ve O’nun(cc) emirlerine uyma perspektifinde var eden çoğu inanmış adına, yine rehber olarak gönderdiği kitapta örnekleri ile anlattığı üzere, mutluluğun var olması yukarıda zikredilenlerden çok uzakta ve sade olarak anlatılmaktadır.
Ayeti kerime de resmedildiği üzere “Kalpler ancak Allah’ı(cc) anmak ile huzura erer”. (Rad:28)
Mutlu olmak için evvela tövbeler ile temizlenmiş bir kalp ve ruhun elde edilmesi, sonrasında örnek olması için gönderdiği Peygamber, kitapları takip etmede aramak gerekmektedir. Bu iktibasla her mevzuyu değerli kılma daha da anlamlandırma adına mesele ve konularımızı O’na(sav) getirmeli ve pusulamızı bu çerçevede var etmeliyiz.
Mutluluk O’na(sav) yakın olmaktan geçer. Üzerine milyonlarca örneğin olduğu bir konudur ki, birkaç satırlık köşe yazısından kitaplarca eserler oluşturulabilir.
Sadece inandıklarını yaşadığı için bulunduğu topraklardan bir şaki gibi sürgüne zorlanan Hz Peygamber ve arkadaşlarından bırakın pişman olmayı yaşadıkları adına öylesine mutluluk duyanlar vardı ki, tek ifade edilen sıkıntı, kendilerinden olmayan kişiler tarafından zor olarak görülen her aktiviteye, her bir gayrete geç katılınmış olmaktı.
Ruhunu ve dahi kalbini arındıran bir topluluk, üzerlerine her gelen saldırı karşısında sanki aradıklarını bulmuşçasına sebat ve sabır ile kendine yakışanı yapıyor ve muvakkat olan ömürlerini sonsuzluğu kazanma adına değerli kılıyorlardı.
Şimdilerde bilim kurgu filmlerinde izlediğimiz ve de başta kısmen değindiğimiz üzere, isimler ve hareket tarzları değişse dahi zaman kavramı sadece bu dünya adına kendine ifade alanı bulabiliyordu.
Her devirde Firavun kendisine Musa (as) arıyor, Nemrud ateşini odun ile değil başka olanaklarla sağlıyordu. Karun ise kendisine en fazla mürit yetiştiren olmuştu. Her vadide elinde heybesi biriktirme yarışında var olan niceleri ile adeta sergiler sunuyordu.
Fotoğrafın diğer tarafında ise hakiki mutluluğun namzetleri vardı. Hz Musa’nın ardında mümin ali firavun, Hz İbrahim’in devrinde karınca misali…
Her devrin ve de devranın mutluluğu kendi elinde hapsetmek isteyenlerine karşı mücadele ederek hakiki mutluluğu yaşayan talihlileri...
Mevzunun amacını arz edecek olursak; mutluluk çoğunluğun yapmaya çalıştığının aksine, kuranı kerimde defaten ifade edilen çoğunluğun karşısında mücadele etmekten geçer…
Şiir misali geçmiş mutlu bir ömrün en güzel dizesi ise güzel bir veda ile taçlandırılmakla gerçekleşir. Hayatımız boyunca en güzel veda anını aramak, yaşamak için en değerli zaman olsa gerek…
Evet tam da yazdığın gibi hocam. Cennet hiç bir zaman ucuz olmadı, olmayacak. Rabbim bizi güzel veda eden Salih/Saliha kullarından eylesin inşAllah..
İnsan bu hem yaşar hem ölür
Ölmeyen hakikattir
Elbet görülür…
Yüreğinize sağlık hocam