08.04.2022, 17:16

Benim Dünyam

Uğur Yücel ve Beren Saat’in başrolü paylaştığı, 2013 yapımı arşivlik bir Türk filmi. Bir önceki filmimiz C.O.D.A’nın üzerine özellikle seçmedim aslında, tevafuk geldi :)

Bu kez hikayenin kahramanı görme ve işitme engelli olan bir genç kız: Ela. Kendisi 8 yaşındayken ailesinin onun için özel olarak Mahir Hoca’yı tutmalarıyla yolculuk başlıyor ve bu iki farklı kuşak yabancının arasında hayat boyu kopmayacak bir bağ oluşuyor.

Filmde duyguların harmonisi öyle ince işleniyor ki kendinizi adeta usulca akmakta olan bir ırmağa bırakmış gibi oluyorsunuz, tabi ırmağın debisi bazı noktalarda öyle şaha kalkıyor ki boğulurcasına acı çekiyorsunuz.

İlginç biçimde filmde sürekli nezahetini koruyan akıcı bir duruluk var; işte bu duruluk hissedebileceğiniz yoğun acı duygusunu sıvazlayıp ‘kusursuz bir güzelliğe’ dönüştürüyor. Yani ne kadar kolaya geliyor değil mi; küçük yaşından itibaren hayatını ‘handikapıyla’ devam ettirmeye “mahkum” olan bir kızcağız için çok fazla üzülüp acımak! Oysa kahramanımız kendisine acımıyor ki..

Tek beklediği hayatı anlamlandırmasına rehber olabilecek bir el, tutunabilecek bir dal, dünyasına bir ışık… İşte böyle mahcup bir hayranlık duygusu hissetmemize vesile olan hikayede yer almayan tek olgu: İmkansızlık! İmkansız başarılabilir mi? Evet başarılır hatta dilersek üzerine tur bindirilir, yeter ki insanoğlu inansın, dilesin, gayret etsin.

Kahramanların dostluğa dönüşmeden önce hoca-talebe olarak başlayan ilişkileri yalnızca ilk tanışmada sert bir şekilde işleniyor zira ‘karanlık dünyasında’ debelenen bu küçük kıza bir türlü ulaşamayacağını tahmin eden hocası ipleri bir an evvel eline alabilmek için onu en baştan çok ciddi bir biçimde sarsıyor.

Döner döner hala o ilk sahneleri düşünürüm çünkü şartlar ve kişilikler nasıl olursa olsun; yardıma ihtiyacı olan birine yardımcı olacak kişinin ona muamelesi ‘tek seferlik’ bile olsa öyle olmalı mıdır? Şefkat daima ön planda olmalı değil midir? Bu sorular çok su götürür, tartışılır.

Ancak şunu itiraf edebilirim ki; Mahir Hoca’nın, başlangıçta altını çizmeye çalıştığım ‘acıma’ duygusu ile değil de yalnızca ‘üstü kabuk bağlamış bir şefkat duygusu’ ile bir an evvel Ela’ya yardım etmek istediği ortadadır ve yıllar sürecek yolculuklarında kendisini bile şaşırtacak derecede gördüğü mucizevi gelişim Ela’nın naif dünyasında parlayacaktır.

Sanıyorum Hint sinemasının “Black” isimli filminden yola çıkılarak uyarlanan bu masal gibi yapım yalnızca izlemek için ayıracağınız süreyle kalmayıp, uzunca bir zaman hayalinizi meşgul edebilir, hayatın türlü türlü yönlerini sorgulamanıza vesile olabilir. İşte bu ve bunun gibi kazanımlar sanatın insana sağlayabileceği en güzel olgulardandır ve onlara sıkı sıkı sarılmamızı dilerim...

İyi seyirler…

Yorumlar (2)
Elif 3 yıl önce
Film izlemek için değil yazıyi okumak için takip etmek de sevdaya dahildir değil mi hocam
Ayşen 3 yıl önce
teveccühünüz :)
Günün Anketi Tümü
Messi mi Ronaldo mu? Efsanelerin Karşılaştırması
Messi mi Ronaldo mu? Efsanelerin Karşılaştırması
Namaz Vakti 21 Kasım 2024
İmsak 06:06
Güneş 07:33
Öğle 12:39
İkindi 15:13
Akşam 17:35
Yatsı 18:58