Bobby Fischer'ı Ararken - Searching For Bobby Fischer
Film Tavsiyesi - Bobby Fischer'ı Ararken
“Belki de en iyi olmamak daha iyidir, kaybetmek sorun olmaz o zaman…” diyor satranç turnuvalarında yıldız gibi parlamaya başlayan küçük çocuk, üzerindeki duygusal baskı onu korkutuyor.
”Rakiplerinden nefret etmelisin çünkü onlar senden nefret ediyor olacaklar” diyor profesyonelliğiyle onu korumak isteyen fakat kendi çıkmaz sokaklarında sıkışıp kalmış hocası. Küçük çocuk düşünüyor, yokluyor içini “onlardan nefret etmiyorum” diyor. Bu kadar sade ve basit, ruhunun herhangi bir noktasında bizlerin ona miras bırakmak istediğimiz nefretten en ufak bir zerre bulmuyor ve içsel bir güçle buna karşı koyuyor.
‘Masum Hamleler’ ismiyle Türkçe’ye çevrilmiş olan 1993 yapımı bu şahane film her yaştan izleyiciye hitap eden sıcacık hikayesiyle, sıradanlaşmış fakat çarpıcı gerçekliklerimize dokunuyor. Çok küçük yaşta yalnızca merakıyla satrancı ileri seviyede öğrenip iyi bir oyuncu olmaya başlayan Josh dikkatleri üzerine çekmeye başlıyor. Ondaki cevherin farkına varan babası bu durumun üzerine ciddi biçimde eğilip oğlunun pek çok turnuvada galibiyet kazanmasını kendine adeta bir ‘dava’ addediyor. Yükselen beklentiler, duygusal baskılar ve yetişkinlerin ‘gerçek’ dünyasıyla tanışmaya başlayan Josh kendi masum dünyasındaki iç huzurunu korumaya çalışırken önünde bulunan durum ile nasıl baş edebileceğini düşünüyor.
9 Mart 1943 doğumlu dünya satranç şampiyonu Bobby Fischer’ın izinde kurgulanan hikaye; rekabetin türlü boyutlarını, ebeveyn yaklaşımlarını, profesyonelliğin ve ‘yetişkin çocukların’ handikaplarını çok güzel biçimde işlemesiyle beraber, bana göre, filmin en doyulmaz tarafı; hayatının henüz başında sayılabilecek küçücük bir çocuğun en çok eğlenerek öğrenmesini, oyun oynamaktan aldığı zevki, yanında iyi hissettiği insanlara koşmasını, hem güven verme hem güven duyma ihtiyacını o kadar sade ve bir o kadar etkileyici işlemiş olmasıdır.
Bize dayatılan hız, rekabet, nefret, kıskançlık, mükemmellik dogmalarını aslında henüz bizim içimiz almıyorken bunları çocuklarımıza yedirmeye çalışırız ve hem masum kalpler kırılır hem de bizim kabuk bağlamış ruhlarımızın yaraları tekrar tekrar kanar…
Fırtınanın ortasında bir anda dümeni bambaşka bir yöne kırmayı akıl eden sağduyulu bir kaptan gibi, kulağımızı çocuklarımıza, çocukluğumuza verelim. Ruhumuzun pusulası ayarı kaçmış fır dönerken yanımıza gönderilen iyi edicilerimiz yavrularımızı dinleyelim, anlamaya çalışalım. Esas ‘gerçekleri’ ve ‘iyiliği’ onların samimiyetinde ve masum gözlerinde bulacağız…