C.O.D.A (CHILDREN OF DEAF ADULTS) - Hayatımın Şarkısı - Film Tavsiyesi
Fransız versiyonu da bulunan ve Türkçe’ye “Hayatımın Şarkısı” ismiyle çevrilmiş olan sade, basit ama duygu yüklü bu güzel yapım isminden de anlaşılacağı üzere işitme engelli ailesinin, duyabilen ve konuşabilen tek üyesi olan Ruby’nin hikayesine odaklanıyor.
Film sıradışı hikayesiyle beni hemen içine çekivermişti zaten; böyle birinin mevcut şartlardaki basit günlük rutinini bile izleyebilirdim ama çok daha fazlasını buldum. Hem anne babası hem erkek kardeşi işitme engelli bireyler olarak hayatın güçlükleriyle başa çıkmayı Ruby vesilesiyle başarırken, Ruby ise evin en küçüğü hiç olamamış, kendi küçük dünyasının koca yürekli yetişkini olarak ne istediğini bile hiç düşünmemiş, hayal bile kuramamış “sağlıklı bir görevli”.
Tek bildiği şey müziğe olan yoğun tutkusu ve ne kadar yürekten şarkı söyleyebildiği. En yakınları olan ailesiyle yeri gelip öfkeden bağıra çağıra, yeri gelip usulca, yeri gelip mutluluğun coşkusuyla hiçbir zaman konuşamayışını ve fakat denizle başbaşa kaldığında dalgalara doğru nasıl haykırarak şarkı söylediğini izlerken, bu genç kızın hayatının derin ironisini anlamaya idrakim yetmedi, empati dili bu durum karşısında zayıf kaldı.
Yine de bu sıcak yolculuğu heyecanla seyrettim ve şunu düşündüm, ”sevgi bazen belki de en olmazların yegane bağlantısıdır”...
Film Ruby odaklı işlendiğinden olacak ki madalyonun diğer tarafı yani ailenin diğer bireylerinin, nasıl bir duygusal yoğunluk yaşadıkları çok işlenemese de, bazı sahnelerde,özellikle kızlarının şarkı söylerken ne yaşadığını, ne hissettiğini anlamaya çalıştıkları anlar ve Ruby’nin bunu onlara en güzel şekilde yansıtmaya çalıştığı sahneler bana göre defalarca izlenebilecek filmin harika dakikalarıydı.
Hayatımız aslında genel olarak tercihlerimizden ibaret olsa da, onlardan çok daha önce, tercih etmemiş olduğumuz pekçok şeyi hayat zaten getirir koyar kucağımıza; tıpkı hangi ailede doğacağımızı tercih edemediğimiz gibi.
Peki bu durum hayatın bize ettiği bir ayıp mıdır yoksa türlü güzelliklerle dolu bir lütuf mu? Şimdi cevabını lütfen siz düşünün ama ben yine de buraya küçücük bir cümle bırakayım; “nasıl gördüğümüze göre değişir”…
Bana göre Oscar’ı hak etmişti zaten, onca filmin içinden sıyrılması; bırakalım senaryoyu, çekimleri, oyuncuları, yönetmenliği vs, içinde taşıdığı duygunun devasa kuvvetindendir diye düşünüyorum. Dedim ya; böyle durumlar karşısında çoğu zaman empati yeteneğimiz eksik kalabilir ama o ‘duyguyu’ öyle derinden paylaşırız ki başka birşeye zaten gerek kalmaz…
NOT: Film seçmek ve izlemek de tıpkı kitap okumak, yemek yemeye gideceğiniz biryeri seçmek veya en basitinden ‘atacağınız adımlara dikkat etmek’ gibi öz farkındalık ve hassasiyet gerektiren bir etkinliktir.
Eğer ebeveyn iseniz ve çocuklarınızı da göz önünde bulundurarak film seçmeye çalışıyorsanız bu hassasiyet biraz daha katlanır ve aslında çok da uzun olmayan bir mesai yapmanız gerekebilir. Bahsetmeye çalıştığım şey de yalnızca ‘cinsellik’ başlığı altında değerlendirilmemelidir, zira aynı hassasiyeti göstermemiz gereken pek çok açı ve olgu vardır.
Öncelikle hiç kimsenin filtrelerinin sizin için belirleyici olmamasını, çocuklarınız için kendi sağlam süzgecinizden geçirmediğiniz hiçbir filmi birden açıp izlememenizi naçizane tavsiye ederim. Örneğin “+11” kalıbı basılan bir film çok daha küçük zihinlerin ufuklarını açıcı bir etki gösterebileceği gibi, daha düşük yaş sınırlı bir filmi bazı daha büyük kişilerin bile izlememesi gerekebilir, evet durum aynen böyle olabilir.
Burada,yetişkin olsun çocuk olsun, hazır bulunuşluk, idrak seviyesi, öz farkındalık ve saygı gibi faktörler önem arz eder. Öyleyse ne yapabiliriz? İzlemeyi düşündüğümüz bir filmi çocuklarımızın olmadığı bir anda anne-baba olarak kısa bir kontrolden geçirebilir, atlanması gereken sahneler varsa bütünlüğü bozmayacak kesintiler, kırpmalar yapabilir, dublajlı ise diline dikkat edebilir, altyazılı ise çeviriyi gözden geçirebiliriz.
Sadece biz yetişkinler izleyeceksek;mahremiyet duygumuzu göz ardı etmeden, en başta kendi auramızı tahrip etmeyecek, zihnimizin berraklığına tecavüz etmeyecek tercihlerde bulunabilir, ’self-control’ denen kendi kontrolümüzü kendimiz elbette sağlayabiliriz.
Bizi çok da yormayacak bu bilinçli ön hazırlıkla film seyretmek anlamlı, farkındalık dolu bir serüvene dönüşebilir.
İyi seyirler dilerim :)
Haricen üniversite sınavına ve de Lgs ye hazırlanan öğrenciler için de önerilerinizi talep ediyoruz