18.08.2022, 23:15

Gurbet

Hiçbir canlı nefesinin değmediği, bedeninin ulaşmadığı arılıkta var olmuş, asırlardır yılmadan yorulmadan akan bir nehrin pusulası olmuş o sert kaya gibiydi.

Varlık var olalı beri nem bulut ve de yaşam kaynağı güneş kardeşliğinde döngüye uğramış her bir su tanesi aynı nehirden akmış, hep o sert kayaya çarpmış, yönünü tayin ederken de aynı kayayı arındırmıştı. Yüz yıllara verdiği aşınmış bedeni vardı.

Aldığı pürüzsüz yüzey ise görülmeden anlatılamıyordu. Yıldız kümeleri var olalı beri çok fazla dil ve kelime türemişti. Lakin kaşifler halen bu görüntüyü ifade edecek kelimeye ulaşamamışlardı.


Gerçek gurbet ne demektir?


Genişliği karşısına geçmeyi zorlaştıran nehrin her iki tarafından da izlenebilen kayanın, tasviri mümkün olmayan ahvali vardı.

Bu nedenle idi ki, yırtıcı hayvanlardan bir kısmını kayaya yakın kısımda fakat akan sudan çok daha soğuk bir surette kayayı seyreder halde görenler vardı.

Yakın zaman da bakışlarını bereketlendirme talihliliğindeki masumlar ise geçmişine şahit olamama burukluğunda anı değerlendiriyor ve imrenerek gönüllerindeki şükür semtini imar ediyorlardı.

Şiddetle akan suyun tesiri ile adeta iki büklüm olan yapısı, kuşbakışı halinde izlendiğinde “v” harfini andırıyordu.

Her asırda yalnız bir ulvi beden yakınlarına kadar gidip bu sert görünen kaya ile vuslata erermiş. Sonrasında anlattıkları üzere su tanecikleri dahi ona dokunmak için yarışırlarmış. Sanki varlıklarını göstermek için gidip parlayacakları diyarlarda “O’na dokundum” sözleri ile itibar göreceklerine inanıyorlarmış. Diğer tanecikler arasında gıpta ile gözlenen arınmış su anlamında “tennur” namı ile gezerlermiş.

Gerek vahşi hayvanlar, gerek soğuk suyun etkisi, gerekse akıntının gücü kayaya yaklaşma konuşunda kişileri yolundan eden, cesaretlerini kıran en temel etkenlerdenmiş…

Lakin güzellikler, harikulade olan şeyler, sonrasını değiştiren her hareketlenme işte tamda böyle zamanlarda yine bir kişi ile oluyordu ve de olacaktı…

Kimisinin görmek için yorucu yokuşları çıkmaya erindiği, kimilerinin mantıksız ve akıl almaz bulduğu, bazısının “menfaatim ne ki? “ dediği bu yolculuğa kimileri keyifle çıkıyor, yol boyunca yaşadıkları zorlukları bir güzellik nişanesi olarak biliyor biriktiriyordu…

Değerli olanı değerli kılan gönüllere ekilmiş değer tohumunun çiçek açmasıydı. Gönüllerin çöl olduğu diyarlarda görünen uzun yollar sarp yokuşlar ve sonrasında anlamsız bakışlardı. Gözyaşları ile neşvünema bulmuş gönül tohumları var olduğunda ise gözler sadece birer aracıydı… Her adım bir heyecan, her soluk bir telaşe, her yakınlaşma bir kalp çırpıntısı…

Heybesinde tek bir azığı ile yola çıkacaktı İbrahim. Çok evvelinden duymuştu. Hayırlı olduğunu düşündüğü yollarda çalımla kibirle yürünmez, tevazu edep ve de mahviyet ile adım alınır.

Yarım asırlık bir ömür tüketmişti. Yaptıklarından yaşadıklarına neredeyse aynı günlerin tekrarı olan vakitler. Şimdi ise yapacakları sayesinde yarım asırlık tekrar kafesini kıracak bir manada özgürlüğüne ulaşacaktı.

Sonrasını bilemediği için heyecanını artıran aynı zamanda kendisine güç katan bu mide ağrısı ile var olan hissiyatı kontrol ettiğine inanıyordu. Güzel olan “meçhul olanların cenderesinde malum olmak” diye düşündü.

Zorlu mekan ve zamanlar için aldığı ayakkabılarını giymeye koyulduğunda kendisini hazır kıta izleyen ailesine baktı. Herkeste var olan burukluğun yıldızını düşürmesine izin veremezdi. Hızlıca yaptı tüm hazırlanışını, usulca döndü geriye… Çeyrek asır birlikte olduğu hayat arkadaşına baktı evvela… Yaşanmışlıkları çoktu elbette. Fakat bundan evvelki her adımın, her hüznün, her güzelliğin, her bir gözyaşından tebessüme, her bir nefesin aslında kendilerini bu güne hazırladıkları bilinci ile aile olmuşlardı.

İbrahim merhamet duygusunun görev bilincine tesir etmemesi adına sert, Meryem ise yapması gerekene, gitmesi icap eden eşinin kendisinden etkilenmemesi adına soğuk duruyorlardı. Göz kırpmadan selamlaştılar. Başlarını boyunlarından sabit olacak biçimde bir usul hareket ile esnettiler… Her ne kadar hazır olsalar da gözbebeklerinin olası bir oyunbozanlığına tahammülleri yoktu.

Her gece uyumadan evvel, her sabah uyanmanın ardından yaptığı gibi yaptı. Kendisini ve ailesini sahiplerine Rabbine emanet etti.

Besmelesini çekerek yola koyuldu. Adımlarını dualarla kolaylaştırırken, yakın dostlarından birinden duyduğu söz düştü gönlüne… “ Gurbet gidene miydi kalana mı?”

CEVŞEN OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!

Yorumlar (6)
Anzel 2 yıl önce
Tabi gurbet kalanadır, giden nice kolaylıklarla nice güzelliklerle karşılaşır kim bilir?
Kadir 2 yıl önce
Gurbet, elbetteki ne gidene ne kalana. Hepimiz gurbetteyiz galiba. Taki ebediyete kavuşana dek. Kaleminize sağlık Hocam.
izzet 2 yıl önce
Diline sağlık hocam
Seyhan 2 yıl önce
Gurbeti yasayanlara selam olsun
Kaleminize sağlık hocam
Fatma 2 yıl önce
Açıkçası yumru olarak boğazımızda kaldı hocam keşke devamı olsaydı
Günün Anketi Tümü
Messi mi Ronaldo mu? Efsanelerin Karşılaştırması
Messi mi Ronaldo mu? Efsanelerin Karşılaştırması
Namaz Vakti 21 Kasım 2024
İmsak 06:06
Güneş 07:33
Öğle 12:39
İkindi 15:13
Akşam 17:35
Yatsı 18:58